Aşk Klişeleri
Konu aşka gelince, herkesin bir fikri mutlaka vardır. Özellikle de konu kendisi değilse…“Sevseydi kıskanırdı”, “Sevseydi affederdi”, “Sevseydi arardı”, “Sevseydi söylerdi”… Bu cümleler hepinize tanıdık geliyor öyle değil mi?
Ben bunlara “aşk klişeleri” demeyi tercih ediyorum. Belirsizlikle yaşamayı bir türlü beceremeyen insanoğlunun, ‘AŞK’ı mantığa ve matematiğe sığdırma çabası beni gerçekten yoruyor… Başkalarının hayatları üzerinde umarsızca verebildiğimiz kararlar, kendimize gelince neden bir anda ‘ne yapacağımı bilmiyorum?’ lu cümlelere ve kafa karışıklıklarına dönüşüyor…
Her ilişkinin kendi içerisinde bir düzeni, mantığı olduğuna inanıyorum. Her insan da karşısındaki insana göre ilişkide farklı bir role bürünüyor.
Evrensel kurallar üzerine oturtmaya çalışmak… Ne büyük hata öyle değil mi? Belki ‘AŞK’ın semptomları evrensel: kalp atışları, midede kelebekler, iştah kesilmesi, bir tek düşünceye odaklanma… Bunlar evrensel, evet haklısınız ama ‘AŞK’ın sürecinin, gidişatının, akışının evrenselliğine karşıyım. Aşk’ı kalıplara sokmaya çalışmaya, bir “yapılması gerekenler” reçetesi çıkarma çabasına da karşıyım…
Aldatmak, affetmek, aramak, özlemek, istemek, kıskanmak… Fiillerin bir duyguyla eş değer tutulmasına karşıyım. Evrenselleştirilmeye çalışılan ‘AŞK Klişelerine’ karşıyım.
Özne-fiil uyumu bence Aşk. Kişiden kişiye değişime uğrayan… Kimine göre öncelik, kimine göre tutku, kimine göre kıskanmak, kimine göre aramak demek; kimine göre yalnızca bir kişiyle, kimine göre de bir kaçıyla yaşanılan… Evrenselleştirme çabası boşuna çünkü özünde özne değiştikçe, fiilin değiştiği bir duygu ‘AŞK’…
Belki de ilişkilerde mutlu olabilmenin en büyük çözümü tam da budur… Klişeleri ilişkiden uzak tutmak ve evrenselleştirmeye çalışmamak…
Anlatmaya çalışmak yerine sadece hissettiğimizi yaşayabilsek keşke… Başkalarının ne düşündüğünden arınmış, sadece kendi düşündüğümüz, daha çok hissettiğimize odaklanarak…
Bengü Arslan