Bengü Arslan | kız çocukları ve spor
605
archive,tag,tag-kiz-cocuklari-ve-spor,tag-605,ajax_fade,page_not_loaded,,wpb-js-composer js-comp-ver-7.9,vc_responsive

kız çocukları ve spor Tag

Hillsider Magazine – Bir Kadın Dünyayı Değiştirir

Hillsider_A

Hillsider_A

Yazı: Bengü Arslan

KASFAD Yönetim Kurulu Üyesi

www.benguarslan.com 

 

Bir Kadın Dünyayı Değiştirir

Bu yazıyı neden kaleme aldığımı ve KASFAD’ın ne olduğunu merak edenleriniz olacağına eminim. Size bunların cevaplarını büyük memnuniyetle yazacağıma emin olun lütfen..:)

KASFAD’ın açılımı; Kadınlar için Spor ve Fiziksel Aktivite Derneği… Alanında uzman akademisyenlerin de dahil olduğu, ülkemizde kadınların spor ve fiziksel aktiviteye katılımı konusunda faaliyet göstererek uluslararası platformda temsiliyete sahip ilk sivil toplum kuruluşu. Ben de iddialı bir sporcu annenin sporcu kızı olarak gururla bu dernek için çalışıyorum. İddialı annemden bahsedecek olur isem; Nesrin Olgun Arslan, Manş Denizini Yüzerek Geçen ilk ve tek Türk kadını olma sıfatını hala elinde bulundurmaktadır… 15 derecelik İngiltere- Fransa arasında yer alan kocaman bir deniz ve 15 saat 47 dakikalık bir serüven…

Bilinçli sporun tek adresi olarak kabul ettiğim Hillside gibi bir markanın, yıllardır kurumundan bağımsız ilerleyen dergisinde bu yazıyı yazabiliyor olmak da benim için ayrıca anlamlı bunu da eklemeden geçemeyeceğim… Gelelim KASFAD’a…  Neden mi böyle bir derneğe ihtiyaç duyduk? Anlatayım efendim… Anlatırken yerli ve yabancı bilim insanlarının araştırmalarından da alıntılar yapacağım ki; vurguladığım gerçeklerin ve sebep-sonuçların yalnızca benim kişisel görüşlerim olmadığını, bunların           -şahsen benim çok önemsediğim– evrensel gerçekler olduğunu hatırlamanızı arzu ediyorum. (yazı sonunda kaynakçaları görebilirsiniz)

En bilinen gerçek; kadınlar, genç kızlar ve kız çocuklarının dünyanın birçok ülkesinde doğdukları andan itibaren erkek hâkimiyetinde var olan çevrede büyümeye ve yaşamaya mecbur kalmakta oldukları. Kadınların eğitim görme şansı olmayan büyük bölümü ise, farkında bile olmadan yaşadıklarını ve daha çok yaşayamadıklarını doğal bir süreç olarak kabul etmekteler. Soyadını önce babasından, daha sonra da eşinden alan kadının, ailenin soyunu devam ettiremediği düşünülür. Bu nedenle, bir erkek bebek sahibi olmak, birçok kültür için önemli, hatta zorunlu görülmekte. Oysa soyu devam ettirme özelliği olmadığına inanılan kadın, kültürü ve değerleri çocuklarına aktaran, doğurganlığı ile insan ırkının devamını sağlayan bir bütünün diğer eşit parçası değil midir? Biri olmadan diğerinin de önemi ve devamlılığı da yok. Bu nedenle erkeğin kadına üstünlüğü değil, matematiksel eşitliği söz konusu. Bu eşitlik yokmuş gibi davranıldığında, doğadaki dengelerin bozulduğu gibi insan ırkına ait dengelerin de saptığını ve insani değerlerin yozlaştığını üzülerek görebiliyoruz.

İşte bu yüzden gerek toplumsal alanda, gerekse de medyada daha hassas bir dilin kullanılmasının ve toplumsal cinsiyet konusunda bilinçlendirmenin büyük önem taşıdığına inanıyorum.

Spor Medyasında Durum

Kadın-erkek eşitsizliği, toplumun pek çok alanı gibi, spor medyasında da görülmekte. Bu eşitsizliğin kökeninde, toplumsal cinsiyet rollerinin etkisi bulunuyor diyebiliriz. Özellikle yarışma sporları, erkeklik ve kadınlıkla ilgili çok güçlü mesajlar taşımakta. Spor, geleneksel  olarak, eril cinsiyet rolü özellikleri gerektiren bir erkek etkinliği olarak görülmekte ve üstün sportif performans, erkeklikle eşdeğer kabul edilmekte. Spor medyasının da bu roller bağlamında yayın yaptığını görmezden gelmek zor. Spor medyasının okuyucuya aktardığı haber ve yorumlarda; kahramanlar, çoğunlukla erkeklerden oluşmakta. Kadınların çok az yer aldığı spor medyasına, en çok ilgi erkekler tarafından gösterilmekte. Durum böyle olunca da spor medyasının okuyucuya sunduğu gerek haber metinleri, gerekse görseller erkekleri birer ‘kahraman’ olarak yansıtırken, kadınları ise; bedeni üzerinden dişil birer obje olarak nitelemeyi tercih etmekte.

Türk toplumunda da kadınlar daha çok ev içi alan ve onun uzantıları ile ilişkili görülürken, erkekler ise daha çok kamusal alanla ilişkili görülmekte. Toplumsal cinsiyet önyargılarının ve bu önyargılara dayalı cinsiyetçi davranışların, çoğunlukla kadın bedeni üzerinden yürütüldüğü düşünülmekte. Kadın bedeni, spor medyasında bir gösteriş malzemesi olarak kullanılmakta. Medya, sporda kadın başarısını sıra dışı bir durum olarak tanımlamakta ve sporda kadını, ikincil konuma sokan yargıları pekiştirmekte maalesef.

Kadınların Spora Katılımının Tarihi

Kadınların spora katılımı uzun bir tarih geçmişine dayanmakta. Bu tarih süreci aynı zamanda bölünmenin ve ayrımcılığın da ortaya çıkma süreci. Fakat bununla birlikte, kadın sporcular tarafından kazanılan büyük başarılar oldukça fazladır. Kadınlar ve kız çocuklarının cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve her alanda desteklenmeleri ile önemli gelişmeler sağlamış. Sevindirici haber; “kadın, cinsiyet eşitliği ve spor” başlıklı kavramlar birçok bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeyde örgüt, dernek, konsey, birlik vb. resmi ve gönüllü kurumlarca desteklenmekte. Belirttiğim başlıklar, Birleşmiş Milletlerin de önem verdiği konular arasında. Son on yılda, sağlık, eğitim, iş ve liderlik, hoşgörü ve saygı gibi demokratik ilkeler ve toplumsal bütünlük gibi alanlarda önemli bir gelişim sağlanması için sporun kullanılabileceğine dair büyüyen bir anlayış hâkim olmuş durumda.

 

 

Kadınlar Neden Spora Katılmalı?

Sporun; kadınlar, genç kızlar ve kız çocukları için çok yönlü yararlar sağladığı yadsınamaz. Kadınların spora olan artan ilgileri ile değerler, davranışlar, bilgi, yetenekler ve deneyimlerin gelişimi kadar birey olarak kendilerinin pozitif gelişimleri de görülmekte. Kadınların özellikle liderlik pozisyonlarındaki görevlere katkılarının ve farklılıklarının alternatif yaklaşımlar getireceğine de artık tüm dünya inanmakta. Ayrıca; yöneticilik, antrenörlük ve spor gazeteciliği gibi sporun diğer pozisyonlardaki görevlerle de pek çok farklı alanda yeteneklerinin gelişmesi de söz konusu. Tüm bu olumlu özellikler nedeniyle dünyanın birçok ülkesinde ve uluslararası kurumlarında kadınların spora ve sporun farklı alanlarına  katılımları desteklenmekte. İşte KASFAD olarak bizim de bu toplumsal farkındalığa ülkemizde dikkat çekmek en büyük hedeflerimiz arasında. Spor ve fiziksel aktivitenin bütün kadınlar ve kız çocukları için erişilebilir olduğu bir toplumun oluşturulması için hep birlikte çalışmamız gerektiğine inanıyoruz. 2011 verilerimize göre Türkiye’de, sporcuların %9.98’ini, antrenörlerin %18’ini ve spor yöneticilerinin sadece %5’ini kadınlar oluşturmakta. Spor, kadınların ve kızların kamusal alanda var olmalarını sağlayan çok önemli bir araç.

Özet olarak; bu yazı kadınlara yönelik olsa da nihayetinde ben -cinsiyet ayrımı olmaksızın- kadın-erkek herkes için sporun bol olduğu bir dünya diliyorum…

KAYNAKÇA

Coakley, J. (2004). “Sports in Society- Issues and Controversies”. 8th Edition Published by MacGraw-Hill, NY.

IOC (2005). “IOC Sub Regional on Women and Sport”, İstanbul, Turkey, Hannan, C. (2008). United Nations Division for the Advancement of Women Publication, “Conversation on Women and Sport”, New York.

The University of IOWA (2005). “Gender Equity in Sport”, Title IX,

Arslan B, Koca C. (2006). “Kadın Sporcuların Yer Aldığı Günlük Gazete Haberlerinin Sunumuna Dair Bir İnceleme” Spor Bilimleri Dergisi Hacettepe J. of SportSc., 17 (1),1-10.

Koca C, Bulgu N (2005). “Spor ve Toplumsal Cinsiyet: Genel bir bakış” Toplum ve Bilim, 103, s.163-184.

Özsoy S (2008). “Türk Spor Medyasında Kadın” Spor Bilimleri Dergisi Hacettepe Journal of Sport Sciences, 19 (4), 201-219.

Rowe D (2006). Popüler Kültürler: Rock ve Sporda Haz Politikası, Çev: Mehmet Küçük, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.

Yarar B, Özgüven H. Petra, Cantek F (2009). “Türkiye Modernleşme Tarihine Sporcu Kadınların Gözünden Bakmak: Cumhuriyet Tarihi Boyunca Kadınların Spor Yoluyla

Toplumsal Kimliklerini Kurma Serüvenleri”, Karaelmas 2009 Medya ve Kültür Der: Nurçay Türkoğlu, Sevilen Toprak Ağaoğlu, Urban Kitap, s.479-495.