Bengü Arslan | MAG DERGİ
301
archive,tag,tag-mag-dergi,tag-301,ajax_fade,page_not_loaded,,wpb-js-composer js-comp-ver-7.9,vc_responsive

MAG DERGİ Tag

Yazarlık, Editörlük ve Danışmanlık Yaptığım Yayınlar

dergi-benguarslan

Yazarlık, Editörlük ve Danışmanlık Yaptığım Yayınlar

Aşağıdaki görsellere/ linklere tıklayarak ulaşabilirsiniz….

RE REGINA MAG

Genel Yayın Yönetmeni – Editor in Chief

LÜKS YAŞAM & STİL DERGİSİ / LUXURY LIFE STYLE MAGAZINE / RIVISTA DI LUSSO DI STILE DI VITA

RE & REGINA, kendi alanlarında uzman ve popüler olan iddialı bir kadro ile bu serüvene başladı. Dünyadaki en yeni moda, sağlık, diyet, fitness, güzellik, sanat, spor ve güncel trendleri takip ederek, okuyucularına farklı bir bakış açısıyla sunmayı hedefliyor. Dünyanın hızına ayak uydurma konusunda iddialı bir tutum sergileyen RE & REGINA’nın bu keyifli serüvenini her ay bizlerle yaşamak için takipte kalın…,GÜCÜ KALİTESİNDE GİZLİ!

ornek3

GECCE.COM

Moda Editörü

11. yılını geride bırakan Gecce.com, tartışmasız gücü ve kalitesiyle magazin kulvarındaki liderliğini sürdürüyor… Her yıl kendi gücünü biraz daha aşan, sınırlarını zorlayan, yükselen, modernleşen ve her zaman sadece kendiyle yarışan Gecce.com; cezbedici, ışıl ışıl ve dopdolu haliyle hayatı yansıtmaya devam ediyor…

gecce-comTürkiye’nin gündemine damgasını vuran haberleri, özel röportajları, ses getiren manşetleri, seçkin köşe yazarları, dünyadan derlenmiş birbirinden ilginç fotoğraf, dizi ve video galerileriyle gecce.com dünyaya ve medyaya ışık tutuyor. Sanat, siyaset, spor, müzik, iş dünyası, sosyete, ekonomi, sinema, televizyon ve hayattan çarpıcı anektotlar, ünlülerin ve oyuncuların bilinmeyen yönleri; şok açıklamalar, etkinlikler, konserler, geccelerin endeksini tutan gecce borsası, seçkin markalar Gecce’nin çarpıcı dünyasından sadece birkaç bölüm… İstanbul’un en özel mekanlarını bünyesinde barındıran, Türkiye’nin en ünlü gurmelerine ev sahipliği yapan, dünyayı kıskandıracak kadar iddialı oscar gecceleri düzenleyen, Gecce Winter Guide, Gecce Summer Guide ve Best Places of İstanbul dergileriyle klasik kulvardan ayrılarak ayrıcalıklı bir mertebeye erişen ve sizlere her zaman ‘ilk’leri yaşatan gecce.com’u tıklamaya doyamayacaksınız…

gecce-com2

MAG DERGİ

2011-2013 – Moda Editörü

MAG; aylık, moda, magazin, cemiyet haberleri içerikli ulusal 100% TÜRK dergisi.

Mag Dergi-bengu-arslan

 

QUALITY OF MAGAZINE

2009-2010 – Editör

Sosyal Yaşamın Nabzı  Quality of Magazine‘de atıyor!

Haziran 2009 tarihinden beri yayın hayatına devam eden Quality of Magazine, aylık olarak yayınlanan yaşam ve aktüalite dergisidir.  Quality of Magazine iş, moda, sanat, spor ve politika dünyasının içinde yer alan seçkin ve sevilen isimleriyle yapılan özel röportajlar ve yüksek resim kalitesiyle dikkat çekiyor. Quality of Magazine Dergisi, D&R, Remzi ve İnkilap Kitabevleri’nde okuyucularıyla buluşuyor.

side2

Q LIFE MAGAZINE

Moda Editörü

Q Life, belirli bir stili olan, tarz ve kariyer sahibi seçkin kişi ve kurumlara hitap eden, kalitenin ön planda tutulduğu, sosyal hayatı yakından izleyen bir prestij dergisidir.

AuTiNXMCMAAN135

AjDOimgCIAAHif8

MODA HER YERDE

Kurucu – Genel Yayın Yönetmeni

Hayata dair, moda ile ilgili her şey ve daha bir çok konuyu nereden takip edebilirim?” diye düşünmeyi bırakın!www.modaheryerde.com‘u tıklayın yeter…

MODAHERYERDE (2)

HAYATINI TASARLA 

Moda Editörü

Online TASARIM dergisi ” www.hayatinitasarla.com ” Tutkularınız için rafine seçenekler…

TASARIM / YAŞAM / STİL / TOYS4BOYS / TEKNOLOJİ / YARIŞMALAR / RÖPORTAJLAR… Hayatın her alanında tasarım, tutkularınız için rafine seçenekler!

hayatinitasarla-bengu

1044117_523396537710326_1546135461_n

WOAW MAG

Editör

WoaW Mag iTunes App Store üzerinden iPad için tasarlanan, dünyadaki trendleri yakından takip eden ve sürekli güncellenen bir dergidir. Hem gözünüze hem kulağınıza hitap eden, müziği hayatının vazgeçilmezi arasında görenlerin, sosyal hayatı yakından takip edenlerin dergisidir. WoaW Mag yaşamı renklendiren konuları ve yaratıcı çalışmaları ile liderdir. Görsel şölenli ve dinamik ruhu içerisinde ayrıca aktüel, seyahat, güzellik ve dekorasyon konularıyla da yaşamı renklendiren trendler yer almaktadır.

woawmag-bengu

599219_381750995274143_471466079_n

PINK BY BA

Kişisel Blogum

My Big Pink World / Think Pink
Within the pages of this site i believe you can find your way to pinky happiness. -> www.pembeheryerde.com
www.pembeheryerde.com adresinden pembe ve moda olan her şeye ulaşabileceksiniz, hem de ingilizce ve türkçe olarak…
pembeheryerde-benguarslan
pembeheryerde-bengüarslan
4 MEVSİM BAHÇEŞEHİR
Moda Yazarı
4 Mevsim Bahçeşehir Dergisi Bahçeşehir Bölgesi’nde oldukça popüler olan life style içerikli bir dergidir.

Tanrı Kadını, Lancel BB Bag’i Yarattı…

Lancel’in Artistik Tasarım ve Görsel Uzmanı Leonello Borghi,  Fransız aktris Brigitte Bardot’yu ölümsüz bir çantaya dönüştürdü. Güçlü, ebedi, karşı konulmaz, güzel bir kadın silüetinin çantaya dönüşme hikâyesini Borghi’den öğreniyoruz. BB Bag, doğa dostu, oldukça estetik… Borghi’nin de tanımıyla kesinlikle Bardot gibi uzun süre kadınların hayran olacağı bir tasarım…

Borghi tasarım dünyasına 1989 yılında girmiş. İtalya’da başladığı serüveni New York’da sonrasında da Paris ‘de devam etmiş. Moda sektöründe birçok büyük marka ile çalışma imkânı bulmuş, Ralph Lauren, Giorgio Armani ve Lancel gibi… Tasarım onun için bir tutku, tasarladığı çantalarında onun için yeni doğmuş bir bebekten farksız olduğunu söylüyor. Her zaman içindeki sesi dinlemiş ve tutkularının peşinden gitmiş. Borghi’ye hayran olmamak mümkün değil…

Öncelikle neden Bridget Bardot?

Lancel’in yaratıcı Madame Angela Lancel’le Bridget Bardot’un o kadar çok ortak yanı vardı ki. Öncelikle ikisi de tuttuğunu koparan, güçlü, başarılı, risk almayı seven, güzel kadınlar. Lancel ve Bardot’un bu ortak gücünü bir tasarımda toplamak benim için kaçınılmaz oldu. Karşı konulmaz, söz dinlemez, başına buyruk, güzel, seksi ve efsanevi bir varlığı, en önemlisi de neredeyse her sezon modaya ilham veren bir kadını tasarımımla özdeşleştirmek, işte bu çok farklı bir haz.

Çantayı tasarlarken Bardot’un en çok hangi özelliklerinden ilham aldınız ve süreç nasıl gelişti?

Güzelliği, duruşu, doğası ve yaşam enerjisiydi bize ilham veren. Onunla çalışmış olan yönetmenlerin ve fotoğrafçıların gözünden yansıyan kareleri toplayarak başladık işe. Kıvrımlı vücut hatları ve 90-60-90 vücut ölçüleriyle çantanın silüetini oluşturdu. Onunla özdeşleşen saç bantlarını kıvırarak çantanın kulbunu yarattık. Bazı fotoğraflarında belirgin şekilde öne çıkan saçları ise püskül olarak kullandık. Dans etmeye dört yaşında başlayan Bardot’nun hayatında, filmlerinde ve topladığımız karelerde hep müzik var. Çaldığı bir gitarın motiflerini çanta askısında kullandık.

 

Sınırlılıklar, kısıtlamalar yok.  Ben tasarımlarıma yüksek karakterler yüklemeyi seven bir tasarımcıyım. Bence en önemli olan şey budur.

Vichy kaplamalarının ilham kaynağı ne oldu peki?

Daha 18 yaşındayken ailesiyle birlikte, şimdi de yaşamakta olduğu St. Tropez’ye tatile giden Bardot, katılacakları bir komünyon daveti için herkes gibi beyaz giymeyi sıkıcı bulmuş ve otelin vichy (pötikareli) perdesini keserek eteğin üzerine geçirmiş. Biz de BB Bag’in içini Lancel’in de felsefesinde olan vichy ile kapladık. İçindeki ceplere de St. Tropez ve Madrague farklı isimler verdik. Bu isimleri de küçük brövelerle ceplere uyguladık.

 Ya çantanın ağız bölümündeki drapeler?

Yine bir fotoğraf karesinden yola çıkarak göğüs dekoltesi gibi drapelerle bitirdik çantanın ağız bölümünü. Kendi imzası haline gelen çiçek desenini de brövelerden birine giydirdik. .  Belindeki kemeri de çantayı çevreleyecek şekilde uyguladık. Çantanın her detayında, tıpkı her kadının içinde bir Bardot olmasına inandığımız gibi Bardot’dan bir detay var kısaca.

Birçok renk seçeneği olduğunu görüyoruz…

Tüvit ve Alcantara olmak üzere iki farklı materyal seçtik. Tüvitte altı, diğerinde ise beş renk alternatifi var. Her biri Pantone kodlarıyla belirlendi.

 Sanırım çantanın en önemli özelliği de doğa dostu olması, tıpkı Bardot gibi…

Aynen öyle. Çünkü Bardot o dönemde herhangi bir teknik müdahale, estetik operasyon ve photoshop desteği olmadan fotoğraflarda güzel olmayı başarmış biri. Bugün de estetiksiz, tamamen kendi doğasından gelen güzelliğini koruyor. Dolayısıyla çantanın da bu doğallığı koruması gerekiyordu. Bu nedenle herhangi bir hayvansal materyal kullanmadık.

Bardot bu konudaki hassasiyetini size çalışmaya başlamadan önce mi bildirdi?

Aslında, biz o söylemeden, nasıl materyaller kullanacağımızı ve çantanın tamamen çevre dostu materyallerden yapılacağını kendisi ile paylaşmıştık. Kısacası, o bize bir şey söylemeden biz çoktan bunu düşünüp kendisine nasıl çalışacağımızı iletmiştik. Oldukça hoşuna gitti tabii ki.

Çantayı ilk gördüğü anda tepkisi ne oldu?

İlk gördüğünde çok beğendi ve sürecin geldiği noktada oldukça duygulandı. Hayatı boyunca renklerle yaşadığı için siyah ve kahverengi çantaları neden yaptığımızı sordu. Ama satış için gerekli olduğunu söyledik.

Röportaj: Bengü Arslan tarafından MAG Dergisi için yapılmıştır.

Tasarımların Efendisi: Süleyman Demirel

 

suleymandemirelportre 

Süleyman Demirel, çalıştığı birbirinden ünlü isimlerin yanı sıra iddialı ve yaratıcı tasarımları ile oldukça gündemde olan, dobra, egolarından arınmış, sevgi dolu başarılı bir tasarımcı. O görkemli showroom’una girdiğiniz anda, ilk birkaç dakika etrafı seyretmekten kendinizi alamıyorsunuz. Yaratıcılık ve farklılık, çalışma alanına da fazlasıyla yansımış, çok samimi bir dost sizi nasıl karşılar ise, o da sizi öyle karşılıyor…

suleymandemirel2 

Demriel sadece ünlüler için kıyafet tasarlamakla yetinmeyip, kendi markası Azor’u 5 yıl önce hayata geçirdi bile… Azor’la modanın kolay ulaşılabilir bir kavram olduğunun altını çizmek isteyen genç tasarımcı ile markasını, tasarımlarını ve Türk moda dünyasını konuştuk…

Adınızın Süleyman Demirel olması size ne gibi avantajlar sağlıyor zira isminiz zaten bir marka…

Avantaj diyebileceğim tek bir nokta var, akılda kalıcı olması. Resmi kurumlarda kendimi ifade edebilmek ve yeni tanıştığım insanları inandırmak için nüfus cüzdanı göstermek zorunda kalmam dışında ise bir dezavantajını yaşamadım.

“Geniş kitlelere hitap etmeyi planladığım için giyilebilirlik, fonksiyonellik ve ekonomi benim önceliklerim arasında yer alıyor.”

Tarzınızı nasıl anlatırsınız, diğer tasarımcılardan farkınız ne?

Her tasarımcının birtakım önemli farklılıkları söz konusudur; hayata bakış açısı, kendisine hedef edindiği kitle ve o kitlenin yaşam tarzı, renklerle olan ilişkisi, modaya yansıtmak istediği ayrıntılar… Diğer tasarımcılara göre hazır giyim sektöründe markalaşmayı planladığım ve daha geniş kitlelere ulaşmak istediğim için koleksiyonlarımda daha çok giyilebilirlik ölçülerine, fonksiyonelliğe ve nasıl daha ekonomik üretilebilirliğe dikkat ediyorum.

suleymandemirel3

Tasarımlarınızda vazgeçemediğiniz detaylar neler?

Koleksiyonlarımda vazgeçemediğim en önemli ayrıntılar, siyah ve danteldir. Bu renk ve materyale karşı ciddi anlamda tutkum var. Koleksiyonlarımda son derece esnek davranırım ve kendimi sınırlamam.

Her tasarımcının hayali olan “marka yaratma” arzusunu siz Azor ile gerçekleştirdiniz, Azor’u bize biraz anlatır mısınız?

Daha önceki iş tecrübelerim ve kendi tarzımı kabul ettirebildiğim müşteri portföyümün desteğiyle, tabii ekibimin de çok ciddi özverileri sonucu, ‘Azor’ ortaya çıktı. 4 yıldan beri de Türkiye genelinde 150 mağaza ve butikte satışa sunuluyor. Koleksiyonumun tamamına gece elbiseleri hakim; mezuniyet baloları için özel abiyeler, kokteyl ve düğün elbiseleri… Aslında Azor’u biraz daha haute couture’e yakın çalıştım. Kumaşlarımız çok özel ve yeni sezon için kendi desenlerimi çizdirdim, bastırdım. Kısacası aslında Azor ve Süleyman Demirel’i birleştirmiş gibi oldum.

Abiyeye olan ilginin sizce sebebi nedir?

Televizyonda hangi diziye bakarsanız bakın, herkes ağır abiye giyiyor. Haliyle ilgi arttı abiyeye. Düşünün, 18 yaş altı gençler için yaşlarına uygun abiyeler hazırlıyorum fakat bana gelen ilköğretim ve lise öğrencileri ağır abiyeleri tercih ediyor! Yaşlarına uygun olmadığı konusunda uyarsam da yanlarında getirdikleri Nicole Kidman ya da Charlize Theron’un fotoğraflarını göstererek ‘Bu kıyafeti istiyorum’ diyorlar.

 

Demet Akalın için vazgeçilmezsiniz, onunla çalışmak zor mu? 

Benim adıma herhangi bir zorluğu yok, çünkü Demet Akalın en az bizler kadar modanın içinde ve trendleri çok yakından takip ediyor. Hazırladığım kıyafetleri ona beğendirmek ya da giydirebilmek için çaba harcamıyorum. Sahne kostümlerine birlikte karar veriyor ve hazırlıyoruz.

“Kendi ayakları üzerinde durabilen, hem ticari hem de üretim-planlama adına ciddi bir sirkülasyon yaşıyorum ve bundan da gayet memnunum.”

suleymandemirel 

Türkiye’de birbirinin aynı işlerin sürekli tekrarlandığı be birkaç kişinin egemenliğinde ilerleyen bir moda sektörü var ve gençlerin o birkaç ismin arasına girmesi biraz zor. Siz de şimdi markanızla bu dünyada yer almaya çalışıyorsunuz, işiniz zor mu sizce?

Türkiye’de moda anlamında yapılan çok da fazla bir şey olmadığını düşünüyorum, gerek hazır giyim adına gerekse haute couture anlamında… Avrupa markaları Türkiye’de çok daha fazla başarı gösteriyor ve ekonomiye yön verdiği kanaatindeyim. Türkiye’de tasarımcıların kendi adlarına oluşturdukları markalarda, Avrupa taklidi ürünler tasarladığını düşünüyorum. Türkiye’de yapılan fashion show’larda tasarımcıların kendi ruhunu ortaya koyduğuna inanmıyorum. O bakımdan o kültleşmiş isimlerin arasında kalmak ya da onlardan sıyrılmak gibi bir çabam yok. Bu isimler de zaten İTKİB’in ciddi destekleriyle ayakta duruyor. Kendi bünyelerinde yaptıkları işi ve maliyetleri kaldırabilecek bir sirkülasyon yaşamıyorlar. Bense kendi ayakları üzerinde durabilen, hem ticari hem de üretim-planlama adına ciddi bir sirkülasyon yaşıyorum ve bundan da gayet memnunum.

suleyman-demirel-tugce-kazaz

Koleksiyondan Notlar:

Süleyman Demirel,  ikinci kişisel defilesinde dünyanın 21. yüzyıldaki utancına; recm cezasına dikkat çekecek. Kan ve ten renklerinin hâkim olduğu koleksiyonun sergileneceği defilenin baş modeli ise  ‘ Tuğçe Kazaz ‘ olacak. Cyrus Nowrasteh ‘in  yönettigi, 2009 ABD yapımı  ‘SOROYAYI TAŞLAMAK’  filminden yola çıkarak ile recm‘i protesto edecek olan Süleyman Demirel’in Mayıs ayında sergileyeceği koleksiyonda kadına yapılan şiddetin ve hiçbir kadının taşlanarak ölümü hak edecek kadar suçlu olamayacağı fikri hâkim. Tuğçe Kazaz, Lara Sayılgan’ın objektifinin karşısına günümüzün şiddet mağduru kadını kimliğiyle geçti.

Röportaj Bengü Arslan tarafından MAG Dergisi için yapılmıştır.

Fotoğraflar: Onur Aykutlu

 

Kalıplara Sığmayan Sıra Dışı ve Kusursuz Bir İş Adamı: Murat Akdoğan

muratakdogan

Murat Akdoğan, iş hayatındaki sıra dışı yaşamı, fikirleri ve uygulamalarıyla kafamızdaki klasik iş adamı profilinden tamamen sıyrılıyor. Baymak, piyasaya ve bankalara yaklaşık 20 milyon dolar borçlanmışken, fabrika artık çalışmıyorken, fabrika müdürü olarak 24 yaşındaki Murat Akdoğan ortaya çıkıyor “Bence girişimci çok ama iyi yönetici az. Girişimciliği bilimsel yönetim anlayışıyla birleştirmeyen şirketler batmaya mahkum” diyecek kadar liderliğine güveniyor veBaymak‘ı bu krizden çıkaracağına yüzde yüz inanıyordu… Nitekim Baymak, krizden çıktı ve Türkiye’de lider isimler arasında yerini aldı. Murat AkdoğanBaymak Yönetim Kurulu Başkanlığı ile yetinmeyip, kimsesiz çocuklar adına bir şeyler yapmalıyım dedi… Kimsesiz çocukların eğitimi için kaynak ararken sağlık sektörüne yönelen ve çok kısa sürede sektöre yön veren konuma gelen Ethica Sağlık GrubuMurat Akdoğan’ın çocukken verdiği sözü yerine getirmesini sağladı ve oluşturduğu bu konsept ile sektöre yön verir hale geldi. Ethica İncirli HastanesiEthica Levent Hastanesi,  Bakırköy Estethica Cerrahi Tıp Merkezi ve Ataşehir Estethica Cerrahi Tıp Merkezi’nden oluşan Ethica Sağlık Grubu hastalarına ayrıcalıklı bir hizmet sunuyor. Gelecek planları arasında da bir Vakıf üniversitesi kurmak yer alıyor. Murat Akdoğan, bence muhteşem bir rol modeli. Vizyonu, o güçlü duruşu, öngörüleri, bilimsel yaklaşımı, empati kurma yeteneği, zekası, gülen gözleri ve karizması ile tam bir lider. Hani bize, derslerde lider ve yönetici arasındaki farkları anlatırlardı ya, hatta liderliğin doğuştan gelen bir özellik olduğunu söylerlerdi… O hem kusursuz bir lider, hem de çalışanlarının hayranlıkla örnek aldığı bir yönetici… Aynı zamanda bir üniversite hocası… BizMAG Dergisi olarak, Murat Akdoğan’ın belki de birçoğunuzun bilmediği bir yönü üzerinde duracak ve sizleri fazlasıyla şaşırtacağız. Murat Akdoğan, modaya oldukça hakim ve neredeyse bir tasarımcı kadar bilgi birikimine sahip… Kumaşlar, aksesuarlar, takım elbiseler… Tasarım yönü de sizi oldukça etkileyecek. Kim bilir, belki bir gün kendi markası ile Murat Akdoğan’ı karşımızda görürüz.

 

Herkes sizi başarılı kariyerinizle tanıyor, biz ise sizin başka bir yönünüz üzerinde duracağız. Moda… Moda ile tanışmanız nasıl oldu?

Moda ile tanışıklığım daha çok küçükken başladı. Eğer cebimde normal bir mağazadan 5 tane t-shirt alabilecek param varsa, ben gider kaliteli ve çizgisini beğendiğim bir mağazadan elimdeki para ile 1 tane t-shirt alırdım. Kendimce iyi bir şey almaya çalışırdım. Mesela bütün yaz atölyede çalışırdım, aldığım ücreti ise gidip güzel bir gömleğe yatırırdım ve resmen onu baştan yaratırdım. Buradan anlıyorum ki o zamandan beri farklı bir gözle bakmışım bu işe.

murakakdoganbaymak 

Modaya olan tutkunuzun yanı sıra kalite tutkusu…

Tutkunun ötesinde bir şey yapmaya çalışmıştım diye düşünüyorum. Geçmişe dönüp bakınca da imkanlar zaten fırsatları yaratıyor; ama imkanım olmadığı zamanda bile seçici olduğumu görüyorum.

 

“Atatürk’ün kendisinin giydiği kıyafetlerdi, büyük gururla taşıdım.”

Ünlü bir modacının katalog çekimlerinde yer alışınızın hikayesini bir de sizden dinleyebilir miyiz?

Bu kreasyon tamamen iş adamlarına yönelikti ve farklı bir yüze ihtiyaç vardı. Onun dışında Türkiye’deki mankenler genelde daha casual giyindikleri için takım elbiseyi iyi taşıyamıyorlardı. Bu teklif bana geldiğinde, arkadaşlığımızın da iyi olmasına dayanarak kabul ettim ama ilk defa objektiflere bu şekilde poz vereceğim için de tereddütlerim vardı ve her ihtimale karşı profesyonel bir modelle de aynı çekimlerin yapılmasını istedim. Bu isim de Kıvanç Tatlıtuğ oldu. Fotoğraflar beğenildi ve sonrasında da Atatürk kıyafetleriyle ilgili Anıtkabir’de iki ayrı zaman dilimi içerisinde defile gerçekleşti… Çok özel ve Atatürk’ün kendisinin giydiği kıyafetlerdi, büyük gururla taşıdım.

 

“Bir iş adamıysanız, günümüz trendlerinin dışına çıkmak çok da mümkün değil.”

 murakakdogan-ethica

Sizin için moda ne ifade ediyor?  Günün trendlerine uymak mı yoksa kendi modanızı yaratmak mı hoşunuza giden?

O sezonun trendinin dışına çıkmak çok kolay bir şey değil zaten. Trendin dışına çıkacaksanız farklı bir yaşam tarzınızın olması gerekir. Sanatçı ya da show business içerisinde yer alan biri isen o trendin dışına çok rahatlıkla kayabilirsiniz. Ama bir iş adamıysanız, bir üniversitede hocaysanız çok da sapma gösteremiyorsunuz.  Kendi renk ve ten rengime uygun olmasına özellikle dikkat ediyorum. Ama kesime baktığınız zaman genelde soğuk renkleri tercih ediyorum. Sade ama şık kıyafetleri tercih ediyorum. Detaylara önem veriyorum ve aksesuarlar benim vazgeçilmezim.

 

Dünya modasını da yakından takip ettiğinizi biliyoruz, sevdiğiniz ve tercih ettiğiniz tasarımcılar kimler?

Son zamanlarda Tom Ford diyebilirim. Gerçekten onu izliyorum. Tercih ettiğim markalar var, ama son zamanlarda Tom Ford benim çok beğendiğim bir tasarımcı. Özellikle Gucci’den ayrıldıktan sonra özünü bulduğunu düşünüyorum. Tom Ford’un takım elbiselerinin yanı sıra aksesuarlarını da tercih ediyorum. İnci kol düğmeleri, bileklikleri gerçekten inanılmaz.

muratakdogan-1 

Türkiye’de moda konusunda (özellikle iş adamı olarak) ilkleri uyguluyor ve örnek teşkil ediyorsunuz… Mesela kravatsız, mendil kullanımı gibi…

Son zamanlarda farklı arayışlar içerisindeydim. Şık ama aynı zamanda da rahat iş kıyafetleri. Bunu da kravat takmadan mendil kullanımı ile büyük oranda sağladım.  Bazen de mendil yerine farklı aksesuarlar kullanıyorum… İğneler, broşlar, takılar… Birçoğu da bizzat benim tarafımdan çizilen ve Kapalı Çarşı’da yaptırılan özel şeyler.

 

“Olabildiğince pozitif önyargı oluşturun ki, negatif önyargının dezavantajlarını yaşamadan ilişkiye geçebilin o insanlarla.”

 

Peki, bundan yola çıkarak ileride kendi markanızı yaratma, bunları bir marka altında toplama gibi bir fikir var mı?

Ekonomik faaliyetlerin anlık değiştiğini düşünüyorum. Eskiden bir insanın ön yargı oluşturması üç dakika civarında olurdu. Yani bir insanı ilk gördüğünüzde üç dakikada ön yargı oluşturuyordunuz. Son yapılan araştırmalara göre ilk altı saniyede karşınızdaki kişi hakkında ön yargı oluşturuyorsunuz. Altı saniyeyle üç dakika arasında çok büyük fark var. Düşünebiliyor musunuz, insanların en zor değiştirdiği şey; önyargı. Einstein’ın dediği gibi; önyargıyı parçalamak atomu parçalamaktan daha zor. Dolayısıyla o zaman iş adamıysanız, madem ön yargı oluşma eğilimi çok fazla, demek ki altı saniyede değil hemen… Olabildiğince pozitif önyargı oluşturun ki, negatif önyargının dezavantajlarını yaşamadan ilişkiye geçebilin o insanlarla. Abartıdan kaçınıyorsunuz, bir yandan da pozitif önyargıları yakalamaya çalışıyorsunuz. Kendi markamı yaratmak gibi bir düşünce söz konusu değil. Ben özellikle Türkiye’de genç ama iyi eğitilmiş, dünya trendleri ile Türkiye’deki yatay anlayışları birleştirip bütünleştirebilen, gerek tasarımcıları gerekse de imaj danışmanlarını çok önemsiyorum. Bunların Türkiye özellikle de iş dünyası için önemli olduğunu düşünüyorum. Onların olabildiğince desteklenmesi, fırsatlar verilmesi gerekiyor. Türkiye için bir açık bu. Türkiye’de ihtiyaç var. Türkiye moda konusunda pek çok gelişmiş ülkeden ileride. Bu neden yabancıların tasarımlarıyla yapılmaya çalışılıyor. İmaj danışmanlarının daha aktif olması gerektiğini, onların olabildiğince desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.

 

İş yaşamınızda, iş yerinde de size aynı şekilde bu şıklıkta sürekli bakımlı halde görüyoruz. Burada çalışanlarınıza bir rol modeli oluyorsunuz ve çalışanlarınızı da sürekli bakımlı ve şık görüyoruz. Bu farklılık nasıl oluşuyor, bu bir şirket politikası mı?

Yani sağlık ve güzelliğin ön planda olduğu 3 merkezimiz var biliyorsunuz. Tabii bu hizmeti veriyorsanız, saçınızla, başınızla, makyajınızla bir anlamda giyiminizle uyum sağlamanız gerekiyor. Çünkü karşınızda estetiği, güzelliği arayan insanlar var. Bu bir nebze politikayı gösteriyor, şirket politikasını… Ama bu konuda açık bir durum içerisinde daha üst düzeyde bir üretim noktasına geliyoruz. Bu konu ile ilgili şu anda bir ön çalışma yapılıyor. Hem hekimlerimize hem de çalışanlarımıza imaj danışmanlığı yapacak bir ekiple çalışmayı düşünüyoruz. Yavaş yavaş eğiterek bir noktaya getirdiğimiz insanlarla anca bir politika oluşturabiliriz. Bir işin politikayla, kültür haline gelebilmesi için önce insanlarda davranış değişikliğine yansıması gerekiyor.

 

Alışveriş için tercih ettiğiniz yerler nelerdir?

Geçtiğimiz senelerde Nisan ve Eylül aylarında, genelde senede 2 kere Milano’ya giderdim. Belirli marka ve mağazalarım vardı, çok gezmeden alıp çıkardım. Sonrasında özel tavsiye üzerine Kaan Bey (Gökalp) ile tanıştım. Önce bir gömleklere bakayım dedim nasıl diye. Ardından o başarılı ve yaratıcı tarzı beni etkiledi. Hem tamamen kendine has bir çizgisi vardı, hem fiyat anlamında oldukça uygundu, hem de usta insanlarla çalışarak, hep kaliteli kumaşları tercih ediyordu. Gömleğin ardından bana bir de ceket dikti, ardından da bir takım elbise… Milimetric ile hikayemiz işte böyle başladı.

 

Kıyafet seçiminizde öncelikli dikkate aldığınız şeyler nelerdir?

Eğer kıyafetlerimi yurtdışından alacaksam önce kumaşına bakıyorum. Yani niye bu kadar fiyatı… Dolayısıyla kumaş çok önemli. Türkiye’de eğer iyi modacı olacaksanız, kumaşa para ödeyeceksiniz ve doğru kumaşı kullanacaksınız. Ben Milimetric’e ilk gittiğimde ilk konuşmalarına baktım, kendi kesiminden kendi dizaynından çok kumaşı konuşuyorlardı. İşte dedim doğruyu bilen ve doğruyu satmaya çalışan bir insan. Bu konuda Kaan Bey’in avantajı kumaşı çok iyi bilmesi.

 

“Türkiye’de kadın aksesuarına geldiğin zaman geniş bir yelpaze var. Erkekler için ise seçenek çok kısıtlı.”

 

Hatırı sayılır bir aksesuar koleksiyonunuz var…

Türkiye’de kadın aksesuarına geldiğin zaman geniş bir yelpaze var. Erkekler için ise seçenek çok kısıtlı. Erkekler kıyafetlerini aksesuarlarla zenginleştirebileceklerini ve güzelleştirebileceklerini yavaş yavaş keşfediyor. Kol düğmeleri mesela Türkiye’de çok lüks. Manşetler yavaş yavaş keşfediliyor. Ama çok kolay bulamıyorsunuz her yerde. Ben Kapalıçarşı’da yüz yaşında bir parça buldum mesela, onunla harika bir kol düğmesi tasarlayıp, yaptırdım. Çeşit azlığından bu yola yöneliyorum.

 

Bir sözünüz var;  “İş yerime her girdiğimde her sabah uyandığımda o koltuğu yeniden hak etmek için çabalıyorum.” diyordunuz.

Tabii yani o günü yeniden kazanmak, seneler geçse bile yeniden taze hale gelebilmek bence önemli. O yoğun tempo içerisinde bunla bir de başa çıkabilmek kolay bir şey değil; çünkü hayatta önümüze çok daha fazla kötü şey çıkıyor. Hayatın içerisinde güzel olaylar ise çok fazla değil; o yüzden o güzellikleri yeniden kazanmak lazım. Öyle bir başlangıç yapmak her zaman o kötülüklerden kaçınmak gibi bir şey.

Röportaj Bengü Arslan tarafından MAG Dergi için yapılmıştır.