Ezra Tuba Çetin ve Etcetura
Pozitif düşüncenin sırrı
Ezra ve Tuba Çetin, Etcetura ile “zaman ve mekândan bağımsız tasarımlar”la dünya butiklerinde yer bulmaya çoktan başladı.
Ezra ve Tuba Çetin’in moda serüveni 13-14 yaşlarında, ailelerine ait tekstil fabrikasının bir köşesinde vatka dikerek başladı. Evlerinin içinde bile koşuşturan asistanlar, oradan oraya uçuşan kumaşlar, boncuklar derken modayla ilgilenmemeleri neredeyse imkânsızdı. Sonuçta da, Ezra bir ara ressam olmaya karar verse de, iki kardeş kendilerini moda ve tasarım dünyasının içinde buldular.
Tekstilci bir aileden gelip de modaya yönelmek kaçınılmaz bir durum muydu sizin için?
Ezra Çetin: Bilkent Üniversitesi Grafik Tasarım’dan sonra, Marmara Güzel Sanatlar Resim Bölümü’nü bitirdim. Ressam olmak istiyordum ama aynı zamanda heykel ve seramik dersleri de aldım. Yani komple bir sanatçı olmak istiyordum. Bu arada yurtdışına gittim. Hem mesleğimde gelişmek hem de para kazanmak için tasarım yapmaya başladım.
Tuba Çetin: Ben de Bilkent Üniversitesi Resim Bölümü’nden sonra Yeditepe Üniversitesi Moda Tekstil Bölümü’nden mezun oldum. Herkes resme yönlendirmeye çalışsa da ben hedefimi baştan koymuştum. Modacı olmak istiyordum. Tekstili çok seviyordum. Yaptıklarımı insanların üzerinde görmek, bunları satmak bana çok çekici geliyordu. Mezun olur olmaz çeşitli markalarla çalışmaya başladım. Victoria’s Secret, Tommy Hilfiger gibi markaların iç giyim tasarımlarını yaptım. Çeşitli Türk markalarıyla da çalıştım. Daha sonra Ezra ile birlikte çalışmaya başladık.
İlk markanız olan ve farklı, “başka”, olmayı ifade eden Bashqua’dan sonra 2006 yılında Etcetura markasını yarattınız. Çizginizi nasıl tanımlarsınız?
Tuba Çetin: Biz markamızın çizgisini “luxury women’s wear” yani lüks kadın giyimi olarak adlandırıyoruz. Aynı zamanda da “zamansız” ve “mekânsız” tasarımlar yapıyoruz. Yaptığımız kıyafetleri günün her saatinde ve her yerde giymeniz mümkün. Mesela işe giydiğiniz bir kıyafeti, akşam ufak bir aksesuvar değişikliğiyle kokteyle de giyebilirsiniz.
“Teknolojiyle iç içe olmak şart”
Koleksiyonun önemli bir özelliği de çok özel ve son teknoloji ürünü kumaşların kullanılıyor olması…
Ezra Çetin: Doğru. Çünkü artık dünyada herkes tasarım yapıyor. Öne geçebilmek için teknolojik kumaşlara yönelmeye karar verdik. Zaten uzun zamandır birçok fabrikada kumaş araştırma-geliştirme çalışmaları yapıyorduk. Bunlarla ilgili planlarımızı hayata geçirmeye başladık. Dört yıldır organik kumaş kullanıyoruz. Şimdi teknolojik kumaşlara yöneliyor, tekstilde nanoteknoloji çözümleri ile yakından ilgileniyoruz.
2009-2010 Sonbahar-Kış sezonu için 70 parçalık bir koleksiyon hazırlamışsınız. Bu koleksiyonda öne çıkan detay nedir?
Tuba Çetin: Duruşuyla, kesimiyle güncel olana yakın, kendi fark yaratan, tek olmasına özen gösterdiğimiz bir koleksiyon. Kendini asla tekrar etmeyen bu parçalarda kullanıcının daha dişi, hissetmesini, kusurlarının yok olup gittiğini görmesini sağlamaya çalıştık.
Ezra Çetin: Kumaşlarda özellikle yeniyi arayışımız son bulmadı. Sürekli olarak yeni yıkamalar, teknolojik kumaşlar ve dokular üzerinde yoğunlaşıyoruz.
Koleksiyonlarınızı hazırlarken, küresel moda eğilimleriyle ne ölçüde paralel gidiyorsunuz? Bu soruyu stil açısından değil, kumaş ve renk seçimi gibi genel trendler açısından soruyorum…
Ezra Çetin: Biz, çoğunlukla “Ne moda olacak?” diye hiç düşünmüyoruz. Ama zaten hazır kumaşlar kullandığınızda, gündemi yakında izlediğinizde bir anlamda yönlendirilmiş oluyorsunuz.
‘Etcetura’ ya gelen her kadın, buradan mutlu ayrılıyor. Yani 1.75 boyunda, zayıf bir kadınla 1.55 boyunda topluca bir kadın aynı kesimde şık görünebiliyor. Bunun sırrı ne?
Ezra Çetin: Evet, biz bir çok farklı alternatifler sunarak, kadınlara hangi kıyafetin, ne şekilde yakışacağı konusunda da yardımcı oluyor ve üzerine yakışan ile buradan çıkmalarını sağlıyoruz. Yüzlerindeki o gülümseme, inanın, bize tüm yorgunluğumuzu unutturuyor. Kadın tasarımcı olarak tüketicinin vücudunda saklamak veya öne çıkarmak istediği yerlerini daha rahat hissedebiliyor ve ona göre çözümler geliştirip uyguluyoruz.
Siyah sizin de favoriniz. Hep “Siyah oldu mu, her şey kolay olur!” derler. Ama sanıyorum, sizin seçiminizdeki sebep bu değil. Peki ne?
Tuba Çetin: Siyah; sadakat, sebat, dayanıklılık, bilgelik ve güvenirlilikle ilişkilendirilir. Tüketici siyahı güçlü ve ciddi görünmek için tercih eder.
Ezra Çetin: Esasında yaz koleksiyonumuz, ağırlıkla bayrak kırmızısı ve çini mavisi… Yani biz, siyahı yoğunlukla kış koleksiyonlarında kullanıyoruz. Satış açısından pazarlamada önceliği vardır. Ayrıca şık ve zarif bir duruşu var bu rengin.
Hemen tüm büyük modaevlerinin düşen gelirleri nedeniyle haute-couture ile marka konumlandırmasını sürdürüp, aksesuar başta olmak üzere segmentasyona gittiği bir dönem yaşıyoruz. ‘Etcetura’ markasıyla siz de böyle bir girişimde bulunacak mısınız?
Tuba Çetin: Markamızın konumlandırması exclusive alışveriş alışkanlıklarına göre yapıldığı için bizim koleksiyonumuzu oluşturan parçalar adet ve model olarak kısıtlı sayıdadır. Bu tutum haute-couture anlayışına yakın olsa da haute-couture değildir. Ancak biz boyut olarak sözünü ettiginiz firmalardan farklıyız, dolayısıyla krizle başetme yöntemlerimiz de farklı. Şu anda haute couture , gelinlik ve erkek giyimi konularına ağırlık veriyoruz.
Yabancı yayınlarda özellikle de İtalyan yayınlarında ‘Etcetura’ geniş yer bulmuş. Neden özellikle İtalya?.. Tasarımlarınızdan ötürü mü, yoksa bu bir pazarlama stratejisi mi?
Tuba Çetin: İlk olarak bir yıl boyunca yaptığımız pazar araştırmasından sonra çıkış olarak İtalya’ya karar verildi ve tüm çalışmalar bu yönde hazırlandı. Halkla ilişkiler ve showroom gibi çalışmalarımızın ilk adımları Milano’da atıldı. Şimdi Paris ve New York olarak devam ediyor.
Koleksiyonlarınızın ana temasını neler oluşturuyor?
Hangi dine ya da ırka mensup olursa olsun hep beraber mutlu yaşayan bir toplumuz. Bu karma içinde büyük bir sinerji ve çok başarılı kadınlar barındırıyor. Onları dünyaya anlatmak, onların hikâyelerini paylaşmak bizim için çok önemli. Defile sırasında ilham kaynağımız Sabiha Gökçen’in hayat hikâyesiyle ilgili broşürler dağıttık, çok da olumlu tepkiler aldık. Şu an dünya basınında bizden bahsederken ‘Ne kadar güçlü ve cesur bir kadınmış, gökyüzünü fethetmiş’ diye Sabiha Gökçen’i de anlatıyorlar. Bu bizim için çok önemli. Hayat hikâyelerini konu alan koleksiyonlar bizi farklı kılıyor.
Röportaj Bengü Arslan tarafından Quality of Magazine dergisi için yapılmıştır.
Fotoğraflar: Ünal Atılgan