Bengü Arslan | ünal atılgan
321
archive,tag,tag-unal-atilgan,tag-321,ajax_fade,page_not_loaded,,wpb-js-composer js-comp-ver-7.9,vc_responsive

ünal atılgan Tag

Ezra Tuba Çetin ve Etcetura

ezratubacetin2

Pozitif düşüncenin sırrı

Ezra ve Tuba Çetin, Etcetura ile “zaman ve mekândan bağımsız tasarımlar”la dünya butiklerinde yer bulmaya çoktan başladı.

Ezra ve Tuba Çetin’in moda serüveni 13-14 yaşlarında, ailelerine ait tekstil fabrikasının bir köşesinde vatka dikerek başladı. Evlerinin içinde bile koşuşturan asistanlar, oradan oraya uçuşan kumaşlar, boncuklar derken modayla ilgilenmemeleri neredeyse imkânsızdı. Sonuçta da, Ezra bir ara ressam olmaya karar verse de, iki kardeş kendilerini moda ve tasarım dünyasının içinde buldular.

 Tekstilci bir aileden gelip de modaya yönelmek kaçınılmaz bir durum muydu sizin için?

Ezra Çetin: Bilkent Üniversitesi Grafik Tasarım’dan sonra, Marmara Güzel Sanatlar Resim Bölümü’nü bitirdim. Ressam olmak istiyordum ama aynı zamanda heykel ve seramik dersleri de aldım. Yani komple bir sanatçı olmak istiyordum. Bu arada yurtdışına gittim. Hem mesleğimde gelişmek hem de para kazanmak için tasarım yapmaya başladım.

Tuba Çetin: Ben de Bilkent Üniversitesi Resim Bölümü’nden sonra Yeditepe Üniversitesi Moda Tekstil Bölümü’nden mezun oldum. Herkes resme yönlendirmeye çalışsa da ben hedefimi baştan koymuştum. Modacı olmak istiyordum. Tekstili çok seviyordum. Yaptıklarımı insanların üzerinde görmek, bunları satmak bana çok çekici geliyordu. Mezun olur olmaz çeşitli markalarla çalışmaya başladım. Victoria’s Secret, Tommy Hilfiger gibi markaların iç giyim tasarımlarını yaptım. Çeşitli Türk markalarıyla da çalıştım. Daha sonra Ezra ile birlikte çalışmaya başladık.

 İlk markanız olan ve farklı, “başka”, olmayı ifade eden Bashqua’dan sonra 2006 yılında Etcetura markasını yarattınız. Çizginizi nasıl tanımlarsınız?

Tuba Çetin: Biz markamızın çizgisini “luxury women’s wear” yani lüks kadın giyimi olarak adlandırıyoruz. Aynı zamanda da “zamansız” ve “mekânsız” tasarımlar yapıyoruz. Yaptığımız kıyafetleri günün her saatinde ve her yerde giymeniz mümkün. Mesela işe giydiğiniz bir kıyafeti, akşam ufak bir aksesuvar değişikliğiyle kokteyle de giyebilirsiniz.

“Teknolojiyle iç içe olmak şart”

 Koleksiyonun önemli bir özelliği de çok özel ve son teknoloji ürünü kumaşların kullanılıyor olması…

Ezra Çetin: Doğru. Çünkü artık dünyada herkes tasarım yapıyor. Öne geçebilmek için teknolojik kumaşlara yönelmeye karar verdik. Zaten uzun zamandır birçok fabrikada kumaş araştırma-geliştirme çalışmaları yapıyorduk. Bunlarla ilgili planlarımızı hayata geçirmeye başladık. Dört yıldır organik kumaş kullanıyoruz. Şimdi  teknolojik kumaşlara yöneliyor, tekstilde nanoteknoloji çözümleri ile yakından ilgileniyoruz.

2009-2010 Sonbahar-Kış sezonu için 70 parçalık bir koleksiyon hazırlamışsınız. Bu koleksiyonda öne çıkan detay nedir?

Tuba Çetin: Duruşuyla, kesimiyle güncel olana yakın, kendi fark yaratan, tek olmasına özen gösterdiğimiz bir koleksiyon. Kendini asla tekrar etmeyen bu parçalarda kullanıcının daha dişi, hissetmesini, kusurlarının yok olup gittiğini görmesini sağlamaya çalıştık.

Ezra Çetin: Kumaşlarda özellikle yeniyi arayışımız son bulmadı. Sürekli olarak yeni yıkamalar, teknolojik kumaşlar ve dokular üzerinde yoğunlaşıyoruz.

ezratubacetin

Koleksiyonlarınızı hazırlarken, küresel moda eğilimleriyle ne ölçüde paralel gidiyorsunuz? Bu soruyu stil açısından değil, kumaş ve renk seçimi gibi genel trendler açısından soruyorum…

Ezra Çetin: Biz, çoğunlukla “Ne moda olacak?” diye hiç düşünmüyoruz. Ama zaten hazır kumaşlar kullandığınızda, gündemi yakında izlediğinizde bir anlamda yönlendirilmiş oluyorsunuz.

 ‘Etcetura’ ya gelen her kadın, buradan mutlu ayrılıyor. Yani 1.75 boyunda, zayıf bir kadınla 1.55 boyunda topluca bir kadın aynı kesimde şık görünebiliyor. Bunun sırrı ne?

Ezra Çetin: Evet, biz bir çok farklı alternatifler sunarak, kadınlara hangi kıyafetin, ne şekilde yakışacağı konusunda da yardımcı oluyor ve üzerine yakışan ile buradan çıkmalarını sağlıyoruz. Yüzlerindeki o gülümseme, inanın, bize tüm yorgunluğumuzu unutturuyor. Kadın tasarımcı olarak tüketicinin vücudunda saklamak veya öne çıkarmak istediği yerlerini daha rahat hissedebiliyor ve ona göre çözümler geliştirip uyguluyoruz.

 Siyah sizin de favoriniz. Hep “Siyah oldu mu, her şey kolay olur!” derler. Ama sanıyorum, sizin seçiminizdeki sebep bu değil. Peki ne?

 Tuba Çetin: Siyah; sadakat, sebat, dayanıklılık, bilgelik ve güvenirlilikle ilişkilendirilir. Tüketici siyahı güçlü ve ciddi görünmek için tercih eder.

Ezra Çetin: Esasında yaz koleksiyonumuz, ağırlıkla bayrak kırmızısı ve çini mavisi… Yani biz, siyahı yoğunlukla kış koleksiyonlarında kullanıyoruz. Satış açısından pazarlamada önceliği vardır. Ayrıca şık ve zarif bir duruşu var bu rengin.

Hemen tüm büyük modaevlerinin düşen gelirleri nedeniyle haute-couture ile marka konumlandırmasını sürdürüp, aksesuar başta olmak üzere segmentasyona gittiği bir dönem yaşıyoruz. ‘Etcetura’ markasıyla siz de böyle bir girişimde bulunacak mısınız?

 Tuba Çetin: Markamızın konumlandırması exclusive alışveriş alışkanlıklarına göre yapıldığı için bizim koleksiyonumuzu oluşturan parçalar adet ve model olarak kısıtlı sayıdadır. Bu tutum haute-couture anlayışına yakın olsa da haute-couture değildir. Ancak biz boyut olarak sözünü ettiginiz firmalardan farklıyız, dolayısıyla krizle başetme yöntemlerimiz de farklı. Şu anda haute couture , gelinlik ve erkek giyimi konularına ağırlık veriyoruz.

 Yabancı yayınlarda özellikle de İtalyan yayınlarında ‘Etcetura’ geniş yer bulmuş. Neden özellikle İtalya?.. Tasarımlarınızdan ötürü mü, yoksa bu bir pazarlama stratejisi mi?

 Tuba Çetin: İlk olarak bir yıl boyunca yaptığımız pazar araştırmasından sonra çıkış olarak İtalya’ya karar verildi ve tüm çalışmalar bu yönde hazırlandı. Halkla ilişkiler ve showroom gibi çalışmalarımızın ilk adımları Milano’da atıldı. Şimdi Paris ve New York olarak devam ediyor.

 Koleksiyonlarınızın ana temasını neler oluşturuyor?

Hangi dine ya da ırka mensup olursa olsun hep beraber mutlu yaşayan bir toplumuz. Bu karma içinde büyük bir sinerji ve çok başarılı kadınlar barındırıyor. Onları dünyaya anlatmak, onların hikâyelerini paylaşmak bizim için çok önemli. Defile sırasında ilham kaynağımız Sabiha Gökçen’in hayat hikâyesiyle ilgili broşürler dağıttık, çok da olumlu tepkiler aldık. Şu an dünya basınında bizden bahsederken ‘Ne kadar güçlü ve cesur bir kadınmış, gökyüzünü fethetmiş’ diye Sabiha Gökçen’i de anlatıyorlar. Bu bizim için çok önemli. Hayat hikâyelerini konu alan koleksiyonlar bizi farklı kılıyor.

Röportaj Bengü Arslan tarafından Quality of Magazine dergisi için yapılmıştır.

Fotoğraflar: Ünal Atılgan

İlk Defa 3 Şen Bir Arada

 senailesi

Aslı, Suzan ve Begüm Şen muhteşem bir kış gününde bizleri evlerinde ağırlayarak, ilk defa aynı karede olmanın büyülü enerjisi ile objektiflerimize poz verdiler.

Aralarındaki güzel ve pozitif enerjinin sırrı nedir?

Aslı Şen-  “Birbirimize saygı duymak işin altın kuralı bence. Klasik elti ilişkisi biz de olmadı hiç. Allah’a 1000 şükür.”

Suzan Şen- “Ben, Begüm ve Aslı görümce gelinden daha çok arkadaş kalmayı nadir başaran ailelerdeniz, burada en önemlisi sevgi ve saygıyı yitirmeden iletişim kurabilmek ve biz bunu çok iyi bir şekilde sağlıyoruz.”

Begüm Şen- “Hayata pozitif bakan, birbirine saygılı kişilerin kolaylıkla iletişim kurabildiklerini düşünüyorum, bizim aramızdaki bağ da buna dayanıyor.”

Sosyal yaşamda nelerden hoşlanıyorlar

Suzan Şen boş vakitlerini genelde kızı Melisa ile geçiriyor, dostları onun vazgeçilmezi. Kedi ve köpekleri de olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Hobi olarak fotoğraf çekmeyi seviyor, aynı zamanda bir nostalji hayranı ve eski plakları toplayıp, dinlemenin kendisini günlük hayatın stresinden uzaklaştırdığını söylüyor.

Aslı Şen, çocuklarları ve işinden arta kalan zamanlarda dolu dolu yaşamayı seviyor. Spor unun vazgeçilmezi. Tenis oynamak, pilates ve yürüyüşün kendisini çok mutlu ettiğini söylüyor. Arkadaşlarıyla da vakit geçirmenin değerini de paha biçilmez buluyor.

Begüm Şen, çocuklarının bütün hayatı olduğunu ve tüm programını onlara göre şekillendirdiğini söylüyor. “Gelişme çağında ne kadar çok ilgilenip, iyi bir iletişim kurabilirsem, gelecekte kendilerine güvenli bireyler olacaklarına inanıyorum. Çocuklar okuldayken ve işten arta kalan zamanlarımda arkadaşlarımla birlikte olmaktan büyük keyif alıyorum.” diyor.

Moda ve sezonun trendleri hakkında düşünceleri

Suzan Şen- “Şu anki yeni trendleri kendime çok uygun bulduğumu söyleyemem. Ben görsellikten daha çok, rahatlığı ön planda tutan kıyafetleri tercih ediyorum. “

Aslı Şen- “Moda insanların kendini ifade etme bicimi bence.  Tabii ki bazı trendler bana yakınken bazıları çok uzak. İnsan kendini tanımaya başladıkça, modayı da kendine uyarlamaya başlıyor. Modayı herkes takip ediyor artık ama kendine yakıştıran, stilini ortaya koyan daha az kişi.. Ben bunu yapmaya çalışıyorum.”

Begüm Şen- “Moda, benim için güzellik ve keyif anlamına geliyor. Genellikle kendime yakışan ve içinde rahat hissettiğim kıyafetleri tercih ediyorum.”

Sosyal sorumluluk projelerinde Şen ailesinin yeri ve hissettikleri:

Aslı Şen: “Şen ailesi olarak elimizden geldiğince sosyal sorumluluk projelerine destek olmaktan büyük keyif alıyoruz. Tek bir kalbi mutlu edebiliyorsak bile ne mutlu bize.  Yastığa kafamızı koyduğumuzda, vicdanımızla baş başa kaldığımızda bu projeler  bizi rahat uyutuyor.”

Suzan Şen: “Şen Ailesi olarak bizler genelde cemiyet hayatımızda sorumluluk ve yardım projelerinde görev almaya özen gösteririz, bundan dolayı da ailemle her zaman gurur duyarım çünkü bunu şov amaçlı değil gerçekten gönül hissederek yaparız.”

Begüm Şen- “Sosyal sorumluluk kampanyalarına katılmak kadar, elimden geldiğince, bireysel olarak birilerine yardım etmek de beni çok mutlu ediyor. Tabii ailemin de bu konuda duyarlı olduğunu bilmek ayrıca bir gurur kaynağı…  İki senedir, Bayer’in katkılarıyla yapılan Kadın Sağlığı Gönüllüleri projesinde çalışıyorum ve böyle bir organizasyonun içinde olmak bana büyük bir heyecan veriyor.”

 

Birbirlerinden birbirlerini dinledik…

Aslı Şen için Suzan Şen; Dost, iyi kalpli, yumuşak yürekli, yardımsever ve maviş gözlüm

Aslı Şen için Begüm Şen; Yardımsever,  iyi yürekli, giydiğini yakıştıran, eli açık, gönlü çok büyük.

Suzan Şen için Begüm Şen; Temiz kalpli, yardımsever,iç güzelliği yüzüne yansıyan, iyi bir anne ve iyi bir eş.

Suzan Şen için Aslı Şen; Dost, yengeden öte dost, açık sözlü, içten, sıcakkanlı, pozitif, iyi bir anne ve iyi bir eş.

Begüm Şen için Suzan Şen; Anaç, hayat dolu, insancıl, hayvan sever, bilgisayar kurdu.

Ali Şen deyince;

Aslı Şen- “Sıcacık bakışıyla, çocukların sevgilisi olan DEDE Ali Şen gelir aklıma.  Babamın her zaman önceliği torunlar olduğu için, onlar için dünyayı bile tersine çevirir. Dolayısıyla da çocuklarında gözbebeği.”

Suzan Şen- Harika bir baba, ideal dede ve çok iyi bir eş.

Begüm Şen- “Ali baba deyince aklıma ‘güç’ geliyor. Güçlü bir kişiliğe sahip olduğu için, her zaman lider ve kendinden emin bir duruşa sahip. Ancak benim için altın kalpli bir dede ve Fenerbahçe’nin en karizmatik başkanı…”

Aile kavramının oldukça hasar görmeye başladığı günümüzde, bu kadar kopmaz bağlarla birbirine bağlı bir aileyi korumanın sırrı:

Aslı Şen;” Biz ailemizden ne gördüysek o şekilde hem birbirimize hem çocuklarımıza davranıyoruz. Ali babamın esine olan aşkı, rahmetli babamın anneme olan sevgisi ve saygısı bizim rehberimiz. Birbirimizi çok sevdiğimiz için beraber olmak bizim için bir zorunluluk değil bir  keyif ortamı oluyor  dolayısıyla.”

Suzan Şen; “En önemlisi babam ve annemin birleştirici sevgisi bizi her zaman bir arada tutmuştur. Ayrıca her konuda birimize koşulsuz destek veririz, bununla daima gurur duymuşumdur. Maalesef ki günümüzde çoğu insan maddiyatı ön plana çıkarıyor. Tam aksine Şen ailesi olarak  bizler manevi duygularımızı önemseriz, bu da aile içindeki bağlılık, sevgi ve saygımızı daha da güçlendiriyor.”

Begüm Şen; “Herkes birbirine sevgi ve saygı duyarsa bu zor olmuyor. Çocuklar doğduktan sonra aile olmanın değerini daha iyi anladım diyebilirim, bu nedenle bizi bugünlere getiren büyüklerimize zaman ayırmaktan büyük zevk alıyorum. İzmir’de yaşayan ailem sık sık ziyaretimize geliyorlar. Aynı düşünce yapısına sahip bireylerden oluşan, büyük bir aileye mensup olmak beni çok mutlu ediyor. “

Röportaj: Bengü Arslan / Fotoğraflar: Ünal Atılgan

Quality of Magazine Dergisi için yapılmıştır.

 

Julia Nitu ve Mehmet Köymen

Aşk Kadını: Julia Nitu

Güzelliği, duruşu, tavrı, asaleti ve güçlü kişiliği ile göz kamaştıran bir kadın. Onu gördüğünüz andan itibaren, büyülenmemeniz mümkün değil. Kariyerini Türkiye’de sürdüren ve birçok meslektaşının aksine yükselen bir kariyer çizgisi sürdürüyor. Julia kendisini bir AŞK KADINI olarak tanımlıyor, onun için aşk; tatlı- acı bir duygu, çiftlerin birbirlerini sahiplenmesini olmazsa olmaz görenlerden… Kendisini obsesif bir aşık olarak tanımlarken de sahiplenmenin kıskançlıkla karıştırılmaması gerektiğini özellikle vurguluyor.

Julia Nitu ile moda çekimi gerçekleştirmek oldukça keyifli. Size hiçbir iş bırakmıyor, o muhteşem duruşu, profesyonel pozları ile sizi yönlendiriyor ve adeta kendine hayran bırakıyor.

Uzun süredir podyumlarda yok, sadece çok özel moda çekimlerinde ve defilelerde yer alıyor. Başarılı mankenlik kariyerinin ardından oyuncukta da iddiasını sürdürüyor. Birçok dizi teklifine rağmen İstanbul Masalı’ndaki muhteşem performansının ardından, gelen projeleri ince eleyip, sık dokuduğunu belirtiyor. Julia, ekrana çok yakışıyor. Sanki dünyaya bir yıldız olarak gelmiş.

1994 Miss Romanya unvanına da sahip olan Julia Nitu, uzun yıllardır Fashion Model Ajans’ın Başkanı ve ulusal- uluslararası birçok organizasyona ve defileye imza atıyor, yeni modellere hem deneyimleri hem de üstün yöneticilik vasfı ile yol gösteriyor. Fashion Model Ajans; açılış, tanıtım, event, davet, defile gibi birçok organizasyonun A’dan Z’ye tüm sorumluluğunu üstlenerek, birbirinden başarılı işlere imza atmaya devam ediyor. Doğuş Grubu, Ağaoğlu Şirketler Grubu, British  American Tobacco bu şirketlerin sadece bir kaçı. Julia Nitu şirket felsefesini, kusursuzluk üzerine kurmuş, birbirinden donanımlı alanında uzman kişilerin oluşturduğu ekibiyle yoluna başarıyla devam ediyor.

Birçok sosyal sorumluluk defilesinin de baş mankenlerin Julia Nitu, konu çocuklar ve hayvanlar olunca, hiç düşünmeden evet diyor, sosyal sorumluluk defilelerine. Hep en iyi modacılarla çalışmayı ilke edinmiş kendisine, bu modacıların başında; Yıldırım Mayruk, Vural Gökçaylı, Cengiz Abazoğlu, Süleyman Demirel, Cemil İpekçi, Mehmet Köymen geliyor.

Sait Halim Paşa Yalısı’nın o muhteşem tarihi atmosferi, Mehmet Köymen imzalı  haute couture tuvaletler ve Julia Nitu’nun asaleti birleşince ortaya muazzam kareler çıktı.

Son olarak Süleyman Demirel’in 2010-2011 İlkbahar- Yaz Koleksiyonu’nun yüzü oldu Julia Nitu… Selda Car’da ona eşlik etti. Bu koleksiyonda bambaşka bir Julia göreceksiniz, Julia Nitu ve haute couture tasarımlar bence birbiriyle fazlasıyla örtüşüyor.

Fotoğraflar: Ünal Atılgan

Styling: Bengü Arslan

Kıyafetler: Mehmet Köymen- Haute Couture

Mekan: Sait Halim Paşa Yalısı

Mücevherler: Tekvin Mücevher